Ruhrweiss – Priv.-Doz. Dr. Bilhan

PATİLERİ KORUYALIM

Sokak köpeklerinin yakalanması ve ortadan kaldırılmasına yönelik hunhar yasanın Türkiye’yi diğer Batılı modern ülkelerle aynı çizgiye getirdiği yönündeki hükümet mesajları ve söylemi kesinlikle yanlıştır.  Bu yanlış bilgiyi ortadan kaldırmak için aşağıdaki analizi hazırladım. Türkiye’ye yakışmayan bu yasaya karşı yorum yapmak ve muhalefete katılmak görevimiz.

Türkiye’nin köpeklerin itlaf edilmesini öngören yeni yasası, Avrupa ülkelerindeki uygulamalardan neden farklıdır?

Hükümetin bu yasanın, Türkiye’yi Batı standartlarına uyumlu hale getirdiği iddiasını çürütmek için aşağıdaki noktaları dikkate alabilirsiniz:

  1. Sahipsiz Hayvan Yönetimi Yaklaşımları: Avrupa ülkeleri genellikle sterilizasyon, aşı ve sahiplendirme gibi önleyici önlemleri ön planda tutan kapsamlı sahipsiz hayvan yönetim programlarına odaklanır.  Türkiye’nin yeni yasası, sterilizasyon ve aşı gibi önleyici tedbirlere yeterince önem vermeden itlafı birincil çözüm olarak vurguluyor. 
  1. Yasal Çerçeve ve Hayvan Refahı Standartları: Avrupa ülkelerinde hayvan refahını ön planda tutan ve sahipsiz hayvanlar da dahil olmak üzere insanlara uygun davranışları sağlayan sıkı yasal düzenlemeler bulunur.  Türkiye’nin yasası, itlaf öncesinde hayvanların insancıl bir şekilde muamele görmesini garanti eden düzenlemeler içermiyor ve bu durum hayvan refahı standartları olmadan vahşete yol açabilir. 
  1. Kamu ve STK Katılımı:  Birçok Avrupa ülkesinde, sahipsiz hayvan nüfusunun yönetilmesinde sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ve yerel toplulukların önemli bir rolü vardır. Türkiye’nin yaklaşımı, STK’lar ve yerel toplulukları insancıl çözümler, örneğin yakala-sterilize-et-sal, yeterince uygulanmıyor. 
  1. Uzun Vadeli Etkinlik ve Sürdürülebilirlik:  Avrupa ülkeleri, uzun vadede sahipsiz hayvan popülasyonlarını azaltmanın, sterilizasyon, sahiplendirme ve kamu eğitimi gibi yatırımlarla başarılabileceğini göstermiştir. Türkiye’nin sadece itlafı vurgulayan yaklaşımı, sorumsuz evcil hayvan sahipliği ve sterilizasyon programları gibi kök nedenleri ele almadan sürdürülebilir çözümler getirmez. Sonuç olarak, Türkiye’nin yeni yasası, sahipsiz köpek nüfusunu ele alırken Batı standartlarına uyum sağladığını iddia edebilir, ancak itlafı insancıl ve önleyici önlemlerden ziyade birincil çözüm olarak vurgulamak, Avrupa ülkelerinde gözlemlenen uygulamalardan farklıdır. Sahipsiz hayvanların refahını ön planda tutan, kapsamlı, insancıl ve sürdürülebilir stratejilerin uygulanması gerekmektedir.
  1. Eğer köpekler için endişelenmiyorsanız, demokrasiniz için endişelenin:  Bu yeni yasa kapsamında, belediye başkanları ve yerel belediyelerin, başta köpekler olmak üzere başıboş hayvanları yakalamak ve bazı durumlarda ötenazi uygulamak için agresif önlemler almaları gerekmektedir. Yasa, belediyelerin hayvan barınakları kurmasını, kısırlaştırma ve rehabilitasyon programları yürütmesini zorunlu kılıyor. Ancak bu işlev için hiçbir finansman sağlanmamaktadır ve bu da kaçınılmaz olarak köpeklerin insanlık dışı koşullara, aşırı kalabalığa, açlığa ve toplu itlaflara mahkum edilmesine yol açacaktır. Bu gerekliliklere uyulmaması, yerel yönetimler ve politikacılar için, sorumlu yerel yetkililere karşı cezalar ve idari işlemler de dahil olmak üzere ciddi sonuçlara yol açabilir. Yasaya uymayanlar özellikle yasal ve siyasi tepkilerle karşılaşma riski altındadır.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, sokak hayvanlarının sokaklardan uzaklaştırılacağını vurgulayarak yasaya uyulmamasına müsamaha gösterilmeyeceğini açıkça ifade etmiştir.  Hiçbir Batı demokrasisinde usulüne uygun olarak seçilmiş yerel belediye başkanlarını ve hükümetlerini tehdit eden ve dolayısıyla demokrasiyi baltalayan unsurlar bulunmamaktadır.

Göz önünde bulundurulmaya değer diğer faktörler:

  1. Kültürel ve Toplumsal Farklılıklar: Avrupa ve bati toplumları genellikle hayvan refahı ve haklarına yönelik güçlü kültürel eğilimlere sahiptir ve bu durum politikaları daha şefkatli yaklaşımlar doğrultusunda etkiler. Türkiye’nin sahipsiz hayvanlara yönelik toplumsal tutumları farklı olabilir ve bu, hükümetin yaklaşımını ve kamuoyunun itlafı bir çözüm olarak kabulünü etkileyebilir. 

  2. Türk toplumunun köpeklere yönelik tutumu Avrupa toplumlarından farklı olsa da, geleneksel ve tarihsel olarak sokak köpekleri ve kedileri toplumlarımız tarafından korunmuş ve beslenmiştir.  Avrupalılar Türkiye’deki sokak hayvanlarının içinde bulunduğu koşulları kabul etmeseler ve çözüm olarak barınakları tercih etseler de, Türk sokak hayvanları genellikle toplumlarının sevilen üyeleridir.Tarih’e bakarsak, Osmanlı’da ecdat, köpeklere, kedilere ve diğer sokak hayvanlarına bakmak için pek çok vakıf kurmuş ve Mancacı ismi verilen insanlar görevlendirmişti. Bu yasa ne dinimize, ne kültürümüze, ne de tarihi adetlerimize uygundur. Dininiz Islam ise, hayvanlara iyi muameleyi emreder, eziyetin her türlüsünü yasaklar (En’am Suresi, 38. Ayet gibi)

  3. Turizm ve Uluslararası Algı Üzerindeki Etkiler: Batılı ülkeler, hayvan refahı konusundaki duyarlılıklarından dolayı bu konuların turizm
    ve uluslararası itibar üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurur. Türkiye’nin sahipsiz köpeklerin itlafına yönelik sert yaklaşımı, uluslararası alanda olumsuz bir algıya yol açar ve hayvan hakları kuruluşları ile turistler tarafından olumsuz karşılanır. 

Hande Bilhan
30 Temmuz 2024

Nach oben scrollen